Mardinin Tarihi Yerleri

 Mardinin Tarihi Yerleri Nerelerdir

Mardin İli Tarihi Yerleri
Kaleler
Mardin Kalesi

10. yüzyılda Hamdaniler tarafından inşa edilen kale, 1 km. uzunluğunda, 30-150 m. genişliğindedir. Çeşitli zamanlarda Mardin’e uğrayan gezginlerin verdikleri bilgilerden kalede çok sayıda yapı olduğu anlaşılmaktadır. Mardin’e hâkim bir manzaraya sahip kalenin bir başka özelliği de, doğal kaya üzerine çok az eklentilerle müstahkem bir hale getirilmiş olmasıdır.

Fafih Kalesi

Ömerli’nin 8 km. güneydoğusunda, Beşikkaya köyü yakınındadır. Kalenin bulunduğu yer aynı zamanda eski bir yerleşim bölgesidir.

Rabbat Kalesi

Derik ilçesinin 15 km. batısında, Hisaraltı köyü sınırları içindedir. Köyün kuzeyinde yer alan dar bir vadide yükselen bir tepenin üstünde kurulmuş olan Rabbat Kalesi, Artuklu devrinin en büyük eserlerinden birisidir.

Marin – Merdis Kalesi

Nusaybin ilçesinin 15 km. kuzey doğusunda Eskihisar köyünde yer alan Marin Kalesi, eski Merdis şehrinin içinde yüksek bir kayalık üzerinde inşa edilmiştir. Kalenin çevresi yaklaşık 1500 m. olup, 12 kule ile desteklenmektedir. Kalenin kimler tarafından yapıldığını gösterir herhangi bir buluntu yoksa da, inşa tarzı Bizans yapımı olduğuna işaret etmektedir.

Aznavur Kalesi

Nusaybin ilçesinin 14 km. kuzey doğusunda yer alan Aznavur Kalesi, geniş bir vadide yükselen iki tepe üzerinde kurulmuştur. 970 yılında Abdullah Bin Hamdan tarafından inşa ettirilen kale 400 m. uzunluğunda ve 30-60 m. genişliğinde olup, 14 burç ve 2 gözetleme kulesi ile tahkim edilmiştir.

Camii – Medrese ve Külliyeler

Şeyh Çabuk Camii

Cumhuriyet Alanındadır. 15. yüzyıla tarihlenen yapının ana mekânı çarpık bir plana sahiptir. Bahçesine basit, sivri kemerli kapıdan, ana mekâna ise kuzeybatıdaki kapalı bölümden girilir. Güneyinde türbe ya da zikir yeri olduğu düşünülen çapraz tonozlu mekân yer alır.

Hamit Camii

Savur Kapısı’na giden yol üzerindedir. En erken 15. yüzyıla tarihlenebilen yapı 19. yüzyıl sonlarında onarımını yaptıran kişinin adıyla anılmaktadır. Kuzeydeki basit bir kapıdan avluya girilir.

Şeyh Mahmut Türki (Şeyh Ali) Camii

Necmeddin Mahallesi’ndedir. 15. yüzyıl Artuklu yapısı olduğu sanılmaktadır. Dıştan basit bir ev görünümünde olan yapı minaresizdir; ancak kuzeydeki kalıntının minare kaidesi olduğu öne sürülmektedir.

Pamuk Camii

Medrese Mahallesi’nde, ana caddededir. Yapının altındaki depoda yağ küpleri bulunduğundan bir Bizans şapelinin üstüne yapıldığı sanılmaktadır. 11. yüzyıl kayıtlarında ise yapıyı Şeyh Mehmet Dinari adlı kişinin yaptırdığı yazılıdır. Yapının ana mekânı, ortada çapraz tonoz, yanlarda ise beşik tonozla örtülüdür.

Reyhaniye Camii

Çarşı içinde, Ulu Cami ile Şehidiybe Medresesi arasındadır. Yazıtlarının 19. yüzyıldan olmasına rağmen 1540 tarihli vakıf kayıtlarında adı geçmektedir. Reyhanîye Camii’nin 15. yüzyıl sonunda ya da 16. yüzyıl başlarında yapıldığı, 19. yüzyılda da onarıldığı tahmin edilmektedir. Ana mekân, yörede çokça rastlanan mihrap önü kubbeli yapıların gelişmiş bir örneğidir. Kare kaideli, sekizgen gövdeli minarenin şerefeden sonrası silindirik biçim alır ve sivri külahla son bulur.

Arap (Azap) Camii

Savur Kapısı’na giden yol üstündedir. Yapım tarihi bilinmemekte birlikte, 16. yüzyıl kayıtlarında adı geçen Azaplar Ağası Mescidinin bu yapı olduğu sanılmaktadır. Dikdörtgen planlı, beşik tonozlu caminin girişi batıdadır.

Zairi (Şeyh Muhammed Ezzerar) Camii

Necmeddin Mahallesi’nin güneyindedir. Giriş kapısı üstündeki yazıtta 17. yüzyıl sonunda yapıldığı yazılıdır. Avlunun güneyindeki kareye yakın planlı ana mekân Geç dönem ekleriyle geniş bir alanı kaplamıştır. Yapı minaresizdir.

Hacı Ömer (Halife) Camii

Diyarbakır Kapısı’na doğru, ana caddenin güneyindeki sokak içindedir. Mimari biçimi, yeni sıvanın altında kabartma olarak beliren 1724/1725’in yapım tarihi olabileceğini düşündürmektedir. Avlusu ve ekleri ile dikdörtgen bir alan kaplayan cami moloz taştandır. Ana mekân kuzeydeki basit bir kapı ile girilen, beşik tonozlu dikdörtgen planlı bölümdür.

Ulu Cami (Cami-i Kebir)

Mardin’deki camilerin en eskisidir. Altı paye üzerine oturan kubbe bütün mekâna hâkimdir. Çapraz tonozlu revaklardan yalnız kuzeyde beş bölüm kalmış, diğerleri kaybolmuştur. Burada revaklar arasında küçük bir eyvan dikkati çeker.

Minaresi, Artuklu Hükümdarı Kudbeddin İlgazi zamanında inşa edilmiştir (1176). Artuklu hükümdarlarından Melik Salih bir kısım malını bu camiye vakıf yapmıştır. Bunlar 38 dükkân, 1 hamam, Bab-ı Cedid civarında bir bahçe ve Mardin köylerinde birçok bağdan oluşur. Mardin’in en önemli ibadet merkezlerinden biri olan Ulu Cami, devasa yapısıyla tarihin ihtişamını günümüze taşımaktadır.

Abdüllatif (Latifiye) Camii

Cumhuriyet Alanı’nın güneyindedir. Taçkapı yazıtından 1371’de Artuklu sultanlarından ikisinin döneminde görev almış Abdüllatif’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Günümüzdeki minareyi 1845’te Musul Valisi Gürcü Mehmet Paşa yaptırmıştır. Caminin bulunduğu avluya, doğu ve batıdaki kapılardan girilir. Doğudaki taç kapı Mardin’deki kapıların en iyi korunmuş olanıdır. Caminin güneydeki avluya geçiş yerleri geç dönemlerde küçültülmüş ya da kapatılmıştır. Günümüzdeki yapıya doğudan açılan kapıdan girilmektedir. Minber ve mahfil, geç dönem Selçuklu ahşap işçiliğinin özgün örnekleridir.

Melik Mahmut Camii

Savur Kapı’da bulunmaktadır. Yatık bir dikdörtgen alanı kaplayan ve yanlardan dar sokakların ayrıldığı, taş işlemeli ana girişi küçük bir meydana açılmaktadır.

Kitabesinden 1312-1362 yılları arasında Artuklu Hükümdarı Melik Salih tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Halk arasında bu camiye Melik Mahmut Camii adı verilmekte olup, bu adın Artuklu Hükümdarı Melik Mahmut’un burada bulunan kabrinden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Şehidiye Camii ve Medresesi

Şehidiye Mahallesi’ndedir. Kâtip Ferdi, bu yapının Sultan Melik Nasruddin Artuk Aslan tarafından 1201-1239 yaptırılıp kendisinin de buraya gömüldüğünü bildirmektedir. Araştırmacılar, medreseyi genellikle 13. yüzyıl başına tarihlendirmektedir. Her iki durumda da medrese 13. yüzyılın ilk yarısında kurulmuş olmalıdır. 1916 yılında camiye bu gün ayakta duran minaresi ilave edilmiştir.

Kızıltepe Ulu Cami

Kızıltepe ilçe merkezinin kuzeybatısındadır. Mihrap üstündeki yazıttan 1204’te tamamlandığı anlaşılmaktadır. Yapı kesme taş ve tuğladandır. Avlu dikdörtgen planlıdır. Avlunun doğusunda ve batısında benzer mekânlar yer almaktadır. Dış duvarlardaki çıkıntılar temel izleridir. Cami, dikdörtgen planlı ve üç neflidir. Ana mekândaki zengin taş işlemeli mihrap nişi dikkat çekicidir.

Eminüddin Külliyesi

Kentin güneybatısında, Mesken Mahallesi’ndedir. Artuklu Sultanı Necmeddin İlgazi (1108-1112) ile kardeşi Eminüddin yaptırmıştır. Eminüddin’in başlatıp ölümünden sonra kardeşi Necmeddin İlgazi’nin tamamlattığı yapılar topluluğu cami, medrese, hamam, çeşme, bimaristan (hastane) yapılarından oluşmaktadır. Mimarı bilinmemektedir.

Şeyh Kasım Halveti Türbe ve Mescidi

Yeni Kapı Hamamı yakınında, evler arasındadır. 15. yüzyıldan sonra yapıldığı tahmin edilmektedir. Hazireli, namazgâhlı küçük bir yapıdır. Son yıllarda onarılarak avlunun kuzeyine eyvan ve ekler yapılmıştır.

Zinciriye Medresesi

Medrese Mahallesi’nin kuzeyinde yer almaktadır. 1385 yılında Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılmıştır. “Sultan İsa Medresesi” adı ile de tanınır. Timur ve ordusuyla mücadele etmiş olan Melik İsa bir süre bu medresede hapsedilmiştir.

Girişindeki taş işlemeler ve dilimli kubbeleriyle dikkat çeken medrese iki avlulu ve iki katlı olup, avluların dışında kalan mekânlar iyice yayılmıştır. Medresede Sultan İsa Türbesi ve birçok eski kitabe mevcuttur. Medrese aynı zamanda rasathane olarak kullanılması dolayısıyla yüksekte kurulmuştur. Bu yapı, geçmişte müze olarak da kullanılmıştır.

Sıttı Radviyye (Hatuniye) Medresesi

1177 yılında Kutubeddin İlgazi’nin annesi tarafından Sıtraziye Camii ile aynı tarihte inşa ettirilen Hatuniye Medresesi, iki eyvanlı ve revaklı avlulu, iki katlı bir yapıdır. Ana eyvanın yanında, içi rölyef bezemeli tromplu kubbesi ile türbe yer alır. Cami içinde Hz. Muhammed’e (S.A.V.) ait olduğu kabul edilen ayak izi mevcuttur. Lahitler bu yöredeki Artuklu eserlerinin en önemlilerinden biri olan bu medreseyi ayrıcalıklı bir konuma sokar.

Şah Sultan Hatun Medresesi

Akkoyunlu Hükümdarı Kasım Bin Cihangir’in yeğeni İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Medrese, Tekke Mahallesi’nde bulunmaktadır.

Melik Mansur Medresesi

Artuklu eseri olan bu yapı, Gül Mahallesi’nin kuzeydoğusundadır. İçinde lahitlerin bulunduğu bu medrese günümüzde mescit olarak kullanılmaktadır.

Altunboğa Medresesi

Yapı, merkez ilçede bulunmaktadır. 13. yüzyıl sonu ile 14. yüzyıl başında yapılan medresenin günümüzde çeşme olarak kullanılan bölümü sağlamdır.

Kasımiye Medresesi

Mardin kentinin güneybatısındaki tepelerin altında yer alan yapının inşasında düzgün kesme taş kullanılmıştır. Yapının mimari tarzından, Artuklu devrinde yapımına başlandığı ve Akkoyunlular döneminde tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Plan özellikleri, taş işçiliği ve süsleme motifleri, devir özelliklerine uygun olmasa da, bu anıtsal yapının Mardin’deki Artuklu devrinin son eserlerinden birisi olduğunu söylemek mümkündür.

İki teras üzerine iki katlı olarak inşa edilmiş medrese, cami ve türbe ile birlikte külliye şeklindedir.

Kiliseler – Manastırlar

Meryemana Kilisesi ve Patrikhanesi

1860 yılında yaptırılan kilise, akustik bir ses düzenine sahiptir. Kilisede, patriğin oturma yeri ve vaaz yeri ahşap el işçiliği ile süslenmiş olup, zarif bir görünüm sergilemektedir.

Patrikhane, 1895 yılında inşa ettirilmiştir. 1988 yılında Kültür Bakanlığı’na devredilen Patrikhane, restore edilerek 1995 yılından itibaren müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. Eski Patrikhane binasının bir kısmı, 1914-1915 yıllarında yapılan genişletme çalışmalarında yıkılmıştır.

Mor Mihayel Kilisesi ve Burç Manastırı

185 yılında inşa edilmiştir. Daha eski dönemlere ait bölümler mevcuttur. Yeniyol Caddesi’nin alt tarafındadır.

Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi

5. yüzyılda yapılmıştır. Şar Mahallesi’ndedir. Kilise üç giriş kapısı, ince taş işçiliğine sahip mihrapları, dört yüz yıllık ahşap mihrap kapıları, 1500 yıllık kökboyası baskılı perdeleri, geniş avlusu içinde çan kulesi evi ve adeta dantel gibi işlenmiş taş oymacılığı örneklerinin yer aldığı divan ile dikkat çekmektedir. 1170 yılında kırk şehitlere ait kemikler bu kiliseye getirilmiştir. Bugün Mardin Metropolitlik Kilisesi’dir.

Mor Petrus ve Pavlus Kilisesi

1914’te Patrik II. Abdullah döneminde Papaz Abdulmesih’in gayretleriyle Petrus ve Pavlus adına yapılmıştır. Kök boyalarla el işi baskı perdeleri mevcuttur. Bu kilisenin taş işlemeleri sadedir. Gül Mahallesi’ndedir.

Mor İliyo Kilisesi

Yapım tarihi bilinmeyen kilise, Çiftlik köyündedir. Kilise içerisinde, yan bölümünde iki oda mevcuttur. Bu odalara geçiş çok alçak tavanlı kapıdan yapılmaktadır. Orta kısımda bulunan şifalı denen bölüm yoğun bir şekilde ziyaret edilmektedir.

Mor Yusuf Kilisesi (Surp Hovsep)

Bir Meclis-i Mebusan üyesi öncülüğünde 1894 yılında ibadete açılmıştır. İçinde 21 sütun bulunan kilisenin koro balkonu olup, çok sayıda değerli ikonası vardır.

İzozoel Kilisesi

Midyat’ın Altıntaş (Keferze) köyünde bulunan bu kilise, köyün kuzeyindeki en yüksek noktaya yerleşmiştir. Kilisenin görkemli konumunu vurgulayan çan kulesi Midyat’taki taş işçiliği ve işlemeciliğinin en güzel örneklerinden birisidir. Bir inanışa göre, bu kilise Mor Gabriel Manastırının mimarı Şufnayn’ın oğulları mimar Theodosius ve Theodore tarafından 6. yüzyıl başlarında inşa edilmiştir. Ancak bu kilisenin Turabdin’in parlak dönemlerini yaşadığı 8.yüzyılda yapıldığı da iddia edilmektedir.

Mor Stefanos Kilisesi

Midyat’ın Güngören (Keferbe) köyünde yer almaktadır. Kilisenin güneyinde, doğusu mihrap tarafından kapatılan, yazlık kilise niteliğindeki iç avlu uzanır. Ana kilisenin kuzeyinde, yüksek tonozları ona bağlanan ve vaftizhane olarak kullanılan Vaftizci Mor Yuhanon Kilisesi bulunmaktadır. Mor Stefanos Kilisesi’nin içi klasik anlamda zariftir. Doğu-batı yönünde yerleştirilmiş uzun orta nefiyle Turabdin bölgesindeki en güzel köy kiliselerinden biridir.

Hammara Manastırı

M.S. 326 yılında yapılmıştır. Diyarbakır Kapı Mahallesi’nin Kırkız mevkiindedir.

Mor Dimet Manastırı

Savur ilçesi, Dereiçi köyündedir. Manastıra gelen romatizma hastalarının burada iyileştiklerine inanıldığı için, Romatizma Manastırı da denilmektedir.

Deyrülzeferan Manastırı

Mardin ilinin 3 km. doğusunda bulunmaktadır. Yukarı Mezopotamya’nın tarihi yapıtlarından ve en tanınmış olanlarından biridir. Süryani Kadim cemaatinin dini merkezidir. Manastır, 4. yüzyılda kurulmuştur. O dönemden kalma mozaikler bugün de görülebilmektedir. Çeşitli devirlere ait üç ibadethane mevcuttur. Canlı bir tarih görünümünde olan manastırın en büyük özelliklerinden biri de içinde 52 Süryani Patriğinin mezarlarının bulunmasıdır.

Mor Evgin Manastırı

Girmeli bucağının 7 km. kuzeyindedir. Turabdin Dağı’nın yamacında, ovadan 500 m. yükseklikte mağara ve yapılardan oluşmaktadır.

Meryem Ana Manastırı

Midyat ilçesinin Anıtlı (Hah) köyündedir. Köy, Süryanilerinin genel inanışına göre, üç Mecusinin gelip Meryem Ana Manastırı’nı kurduğu yerdir.

Mor Cırcıs Manastırı

Derik ilçe merkezindedir. Yüksek tavanı ve mihraba bakan “U” şeklindeki kilise içinden görülmeyen koro balkonuyla güzel bir mimarisi vardır.

Mor Yakup Manastırı

Nusaybin ilçe merkezindeki manastır, Mor Şabo ve 11 öğrencisinin şehitliğine kadar bir Mecusi tapınağıydı. Tapınak kalıntıları üzerine M.S. 328 yılında Mor Yakup’un ölümünden sonra adına ithafen inşa edilmiştir. İçinde türbesi vardır. 19. yüzyıla kadar burada rahipler yaşamaktaydı.

Deyrulumur (Mor Gabriel) Manastırı

Midyat ilçesinin 18 km. doğusunda bulunmaktadır. Süryani Kadim cemaatinin ünlü ve büyük yapıtlarından olan manastır, yüksekçe bir tepede yapılmıştır. Manastırın temelleri 397 yılında atılmış ve kısa sürede tamamlanmıştır. Değişik tarihlerde içinde ve dışında ekler yapılmıştır.

Çarşılar

Kayseriyye (Bezestan)

Ulu Cami’nin kuzeyinde, çarşı içindedir. Yapının büyük bir bölümü yıkılmıştır. Dıştaki dükkânların kimileri günümüzde de kullanılmaktadır. Yapının, Mardin Ulu Cami’nin vakfı olduğu ileri sürülmektedir. Kasım Padişah Medresesi vakfı arasında adının Kayseriyye olarak geçmesine dayanılarak 1487-1502 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır.

Revaklı Çarşı

Reyhanîye Camii’nin batısındadır. Tarihlendirilmesi yapılmayan Revaklı Çarşı, bir yolun iki yanında yer alan revaklar ile arkalarındaki beşik tonozlu dükkânlardan oluşmaktadır.

Hamamlar

Radviyye Hamamı

Sitti Radviyye Medresesi’nin güneyindedir. Medresenin duvarına kazılı 1206 tarihli vakfiyede hamamın adı geçmektedir. Bu da hamamın 1206’dan önce yapıldığını yani 12. yüzyıl sonuna tarihlenebileceğini gösterir. Çok sık onarılan yapı, dikdörtgene yakın bir alanı kaplamaktadır.

Ulu Cami Hamamı

Ulu Cami’nin güneydoğusundadır. Artuklu Sultanı Melik Salih’in (1312-1363) Ulu Cami’ye vakıf olarak yaptırdığı hamam, 14.yüzyılın birinci yarısına tarihlenebilir.

Geleneksel Mardin Evleri

Mardin kenti, temel yapım malzemesi olarak kolay işlenebilen sarı kalker taşının kullanıldığı, çeşitli motiflerle bezenmiş geleneksel evleriyle de ünlüdür. Bölgedeki çok sayıda ocaktan çıkarılan sarı kalker taşı, yapı üretimine egemen olmuş; kapı, pencere, asma kat gibi zorunlu kullanımların dışında ahşap işçiliğine yer verilmemiştir. Evleri, 4 m. yüksekliğe ulaşan duvarları çevirir ve sokaktan ayırır. Bu duvarlarla sert iklime karşı korunma sağlanır. Yazlık denilen iç avlu veya bahçede, eskiden ahır olarak kullanılan, günümüzde ise depo işlevi gören mekânlar yer alır. Eyvan, yazın yaşamın geçtiği bölümdür. Mimaride önemli bir yere sahip olan eyvan ve revak gibi yarı açık kısımlar, özellikle batı güneşine karşı gölgede kalacak biçimde yapılmıştır. Mardin evlerinin en önemli özelliği taş işçiliğidir. Kapı ve pencereleri, sütuncuklar, kemerler ve değişik motiflerle süslenmiştir.

Firdevs Köşkü

Nusaybin’e giden yolda Vali Konağı yanındadır. Ana eyvandaki yazıta göre yapı Artuklu Melik Salih (1312-1363) dönemine tarihlenmektedir. Günümüzde kimi bölümleri kapalı olan köşk Mardin ev mimarisinin gelişmiş ve büyük ölçüde uygulanmış örneğidir.

Midyat

Mardin gibi bir müze kent olan Midyat, Mardin’den yaklaşık 1,5 saat uzaklıkta yer alır. Mardin’e benzer evlerin, taş konakların, kemerli geçitlerin, minare gibi yükselen çan kuleleriyle Süryani kiliselerinin bulunduğu Midyat, bir ortaçağ kentini andırmaktadır. Bölgeyi Süryanilerin yavaş yavaş terk etmesi ve göç almasıyla şehir merkezi 2 km ötedeki Estel’e kaymıştır. Telkari diye bilinen taş işçiliğinin en güzel örnekleri Midyat’taydı. Bir kaç telkari ustası Midyat çarşısında mesleklerini sürdürmekte direniyorlar. Mutlaka izlemelisiniz.

Mardin’in bu çok önemli ilçesi gümüş işçiliğiyle de ünlüdür. El sanatları açısından önemli bir yöre olan ilçe turistik açıdan oldukça çekicidir. İlçenin 18 km. doğusunda bulunan Deyrulumur Manastırı M.S.397 yılında inşa edilmiştir. M.S.640 yılında Hz. Ömer zamanında Arap-İslam ordusu Süryanilerle işbirliği yaparak Mezopotamya’ya girince, özellikle bu eserin korunması için Hz. Ömer’ in emri ile ayrıcalık tanımıştır. Manastırda eskiden içinde zengin bir kütüphane bulunmaktaydı. Ayrıca içinde binlerce öğrencinin eğitim aldığı bir teoloji fakültesi bulunmaktadır. Midyat’ta Meşe, Bitim, Antepfıstığı gibi ürünler ve kendine has acur, kavun yetiştirilir. Dünyanın en kaliteli üzümlerinin yetiştiği kavşak noktasıdır.

Dara Ören Yeri

Mardin’in 30 km. güneydoğusunda bulunan Oğuz köyünde yer almaktadır. Eski Mezopotamya’nın en önemli kentlerinden birisi olan Dara, bugün küçük bir köy yerleşmesi haline gelmiştir. Büyük İskender’le Pers İmparatoru Darius’un savaşına sahne olmuş bu antik yerleşim İran Hükümdarı ünlü “Darayuvaşi” tarafından kurulmuş ve çeşitli dönemlerde İranlılarla Romalılar arasında el değiştirmiştir. Kent, 7. yüzyıl sonlarına doğru Emevilerin, daha sonra Abbasilerin, 15. yüzyılda da Türklerin hâkimiyetine girmiştir. Kalıntılar arasındaki büyük kesme taşlar ve bulunan sikkelerden Dara’nın geçmişte büyük ve görkemli yapılara ve zengin hazinelere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Kaya içine oyulan yapılardan oluşan Dara kenti, çevresi ile birlikte geniş bir alana yayılmakta olup, kentin doğusunda yer alan kaya mezarları Kuruçay’a kadar uzanmaktadır. Çevresi 4 km.lik bir surla korunan kentin güney ve kuzeye açılan iki kapısı bulunmaktadır. İç kale, kentin kuzeyinde ve 50 m. yüksekliğindeki tepenin üst düzlüğüne kurulmuştur. Kent içinde kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntıları halen görülebilmektedir. Köyün kuzeyinde, güneye doğru inen kayalar oyularak görkemli bir su bendi inşa edilmiş olup, bentte bugün bile su bulunmaktadır. Ayrıca köyün etrafında tarihleri Geç Roma dönemine kadar giden mağara evlere rastlanmaktadır.

Gırnavaz Höyüğü

Nusaybin’in 4 km. kuzeyinde, Habur Nehri kollarından biri olan Çağ Deresi’nin doğusunda takriben 300 m. çapında ve 24 m. yüksekliğinde, höyük karakterinde bir yerleşim yeridir. Arkeolojik bir merkez olarak ilk kez 1918 yılında bilim dünyasına tanıtılan Gırnavaz, daha sonraki yıllarda çeşitli araştırmalara konu olmuştur. 1991 yılına kadar yürütülen çalışmalarda Gırnavaz’ın MÖ. 4. binden MÖ.7. yüzyıla kadar sürekli yerleşim yeri olarak kullanıldığı ortaya çıkarılmıştır. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan mezarlarda paha biçilmez metal silahlar, süs eşyaları, vazolar, kandiller, mühürler ve tabletlere rastlanılmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu