Terry Eagleton’un ”Edebiyat kuramı” adlı kitabının okuma notlarına sahip olan var m

Terry Eagleton’un ”Edebiyat kuramı” adlı kitabının okuma notlarına sahip olan var mı
Terry Eagleton’ın Edebiyat Kuramı adlı yapıtı Türkçeye çevrilmeden önce Türkiye’de edebiyat kuramları konusunda birden fazla kuramı tartışan en önemli kaynak, Berna Moran’ın ilk kez 1972’de yayımlanan Edebiyat Kuramları ve Eleştiri adlı kitabıydı. Niall Lucy’nin belirttiği gibi, Terry Eagleton’ın Edebiyat Kuramı adlı yapıtı İngilizcede 1983 yılında yayımlandıktan sonra “edebiyat ve diğer beşeri bilim lisans öğrencileri için değişmez bir metin” hâline gelmiş, “İngiliz edebiyatı müfredat programlarına ‘kuram’ı eklemek âdet ol[muştu]” (12).

Türkçeye ilk kez 1990 yılında çevrilen kitabın, ülkemizde Batı’daki gibi bir etki yapabildiğini söylemek ise zor. Edebiyat incelemelerine kuramsal boyutu katmak tek bir kaynakla gerçekleştirilemeyeceğinden lisans düzeyindeki edebiyat programlarında kuram derslerine çoğu kez yer verilemedi. Kuramsal kaynakların büyük çoğunluğuna Türkçede ulaşılamadığı sürece dersler verimli olamayacaktı. Ders “verme”nin değil, “yapma”nın olanaklı hâle gelmesi için öğrencilerin bu metinlere doğrudan ulaşabilmeleri gerekiyordu.

Eagleton’ın kitabının çevrilmesinden bu yana edebiyat kuramlarıyla ilgili çok sayıda kitabın Türkçeye çevrilmiş olması ve bu konudaki kitapları yayımlayan yayınevlerinin sayısının artması, Türkiye’de edebiyat bilimi ve eleştiri alanındaki çalışmaların bundan böyle daha sistemli hâle geleceğini gösteriyor. Bu bağlamda, öncelikle, Metis Yayınları’nın “Eleştiri”, Ayrıntı Yayınları’nın “Sanat ve Kuram” ile Yapı Kredi Yayınları’nın “Cogito” adlı dizilerini anmak yerinde olur. 1990’dan bu yana Türkçeye kazandırılan kuramsal kitapların özgün yayın tarihleriyle çevirileri arasındaki zaman farkının azalması da ayrıca dikkat çekmekte. Son yıllarda yaşanan bu önemli gelişme sayesinde artık Türkiye’de de öğrenci merkezli edebiyat kuramları dersi yapmak olanaklı hâle geldi. Bu gelişme, aynı zamanda, kuramlara “yabancılığın” aşılmakta olduğu anlamına geliyor.

Eagleton’ın kitabında yer verilen kaynakların Türkçedeki çevirilerinin sayısında son yıllarda önemli bir artış olduğu görülüyor. Dahası, 1990’dan bu yana geçen sürede Eagleton’ın kaynakçasında yer almayan bazı yeni kaynaklar da Türkçeye çevrilmiş durumda.

Eagleton’ın kitabının ilk baskısı Türkçe yayımlandığında Tuncay Birkan tarafından hazırlanıp kitabın sonuna eklenen Türkçe kaynaklar kısmında o tarihe kadar çevrilen yazı ve kitapların büyük çoğunluğunun marksizm, yapısalcılık ve göstergebilim konularında yoğunlaştığı gözlemlenmekteydi. 1990’dan sonra marksist edebiyat kuramına olan ilgi, eski yoğunluğunda olmasa da devam etti ve bu alandaki bazı kitapların çevirileri yapıldı. Georg Lukács’ın ilk dönem yapıtlarından Roman Kuramı, Orhan Koçak’ın editörlüğünü yaptığı Metis Eleştiri dizisinden Cem Soydemir’in çevirisiyle 2003’te yayımlandı. Lukács’ın yazılarından yapılan Marksist İmgelem adlı bir derleme de 2004 yılında Yeni Hayat Kütüphanesi Yayınları’ndan çıktı. Marksist eleştirinin en önemli isimlerinden biri olan Fredric Jameson’ın Mehmet H. Doğan tarafından çevrilen Marksizm ve Biçim ile Dil Hapishanesi adlı kitapları da 1997 ve 2002 yıllarında yayımlandı. Marksist eleştiri bağlamında, Eagleton’ın “kamusallık” kavramından yola çıkarak eleştirinin işlevini tartıştığı Eleştirinin Görevi adlı kitabının da artık Türkçede okunabildiğini belirtmeliyiz.

Frankfurt Okulu’nun önde gelen düşünürleri Theodor Adorno ve Walter Benjamin’in edebiyat üstüne bazı yapıtlarının son yıllarda Türkçeye kazandırılmış olması da sevindirici. Adorno’nun edebiyat üstüne çalışmalarından yapılan bir derleme olan Edebiyat Yazıları, 2004’te Türkçeye çevrildi. Adorno’nun Benjamin’i konu alan Walter Benjamin Üzerine adlı kitabı da Türkçeye kazandırıldı. Benjamin’in yapıtlarından seçmelere yer veren Pasajlar ile Son Bakışta Aşk’ın da daha önce Türkiye’de yayımlandığını bu vesileyle hatırlatalım.

Edebiyat alanındaki önemli uygulamaları ile Türkiye’de de ilgi gören başka bir kuram olan yapısalcılık, 1970’lerin sonundan başlayarak bir hayli tanıtılmış ve tartışılmıştı. Aradan geçen sürede Tzvetan Todorov’un yapısalcılığın öncüsü kabul edilen Rus Biçimcilerinin önemli metinlerini bir araya getiren Yazın Kuramı adlı kitabı, akımın önde gelen temsilcilerinden Roland Barthes’ın birçok kitabı ve Todorov’un Poetikaya Giriş ile Fantastik adlı kitapları Türkçeye kazandırıldı. Todorov’un Poetikaya Giriş kitabının 1984 tarihli önsözü ve farklı eleştiri söylemlerini tartıştığı birinci bölümü edebiyat araştırmaları açısından büyük önem taşıyor. Poetikaya Giriş’in ikinci bölümünde yapısalcı çözümlemenin genel hatlarını ortaya koyan Todorov, Fantastik adlı yapıtında ise bu yöntemi fantastik türüne uyguluyor.

Yapısalcılık ve sonrasıyla ilgili kitapların Türkçeye çevrilmesi sevindirici bir gelişmeyken, bu kitaplarda sözü edilen metinlerin çoğuna Türkçede ulaşılamaması, çeviri alanında alınması gereken yolun ne kadar uzun olduğunu gösteriyor. Örneğin, Todorov’un kitaplarında adı geçen Erich Auerbach, Northrop Frye, Gérard Genette, Michael Riffaterre gibi önemli kuramcıların kitaplarının hiçbiri henüz Türkçeye çevrilmedi. Dahası, kitapları çevrilmesi gereken kuramcılar bunlarla da sınırlı değil.

1970’lerden başlayarak yapıtları Batı’da yoğun ilgi gören Mihail Bahtin’in kitapları da son yıllarda Türkçeye çevrilmeye başlandı. Sibel Irzık’ın yayına hazırladığı ve Cem Soydemir’in çevirdiği Karnavaldan Romana, Bahtin’in başlıca metinlerini bir araya getiren bir derleme olarak önemli bir boşluğu doldurdu. Bahtin’in kuramının karnaval, diyaloji ve heteroglossia gibi belli başlı kavramlarını ortaya koyacak biçimde hazırlanan ve Sibel Irzık’ın dikkate değer girişiyle sunulan kitap, Bahtin’le tanışmak isteyen okur için iyi bir başlangıç olacaktır. Bahtin’in en önemli kitaplarından biri olan Dostoyevski Poetikasının Sorunları da Cem Soydemir çevirisiyle Metis Eleştiri dizisinde yayımlandı. Bu kitabında Bahtin, çok dillilik ve çok seslilik nosyonlarını Dostoyevski’nin yapıtları bağlamında tartışıyor.

Edebiyat kuramları alanında kendine özgü bir yeri olan René Girard’ın ünlü “taklit arzu” kuramını geliştirdiği Romantik Yalan ve Romansal Hakikat, Metis Eleştiri dizisinin ilk kitabı olarak 2001’de yayımlandı. Girard, bu kitabında Cervantes, Dostoyevski, Flaubert, Proust ve Stendhal’in yapıtlarını yorumlayarak arzunun kendiliğinden ortaya çıkmadığını, her zaman bir dolayımlayıcıya ihtiyaç duyduğunu ileri sürüyor.

Türkiye’de son yıllarda feminizm, toplumsal cinsiyet ve postmodernizm gibi konularda bir hayli çeviri kitap çıkmasına rağmen, bunların edebiyat eleştirisiyle ilişki-sini ortaya koyan çalışmaların sayısının epey az olduğu görülüyor. Bunlar arasında Maggie Humm’un 2002’de yayımlanan Feminist Edebiyat Eleştirisi adlı kitabı Türkçede önemli bir boşluğu dolduruyor. Steven Connor’ın yine yakınlarda çevrilen Postmodernist Kültür adlı kitabı da edebiyatla ilgili bir bölümü nedeniyle bir kılavuz görevi üstleniyor. Niall Lucy’nin Postmodern Edebiyat Kuramı ise bir kılavuz çalışma değil; çünkü Lucy, kendine özgü bir perspektif geliştirdiği kitabında edebiyatta postmodernizmi “edebiyatı bir edebiyat meselesi olarak düşünen romantik bir gelenekten geldiği” (16) için romantizmin bir devamı sayıyor.

Türkçeye çevrilen edebiyat kuramı kitaplarının önemli bir kısmının doğrudan romanla ilgili olduğu gözlemleniyor. Bahtin’in, Girard’ın ve Todorov’unkiler gibi ağırlıklı olarak romanla ilgili kitapların yanı sıra Roland Barthes ve Ian Watt’tan derlenen Roman ve Gerçek Etkisi de bu kategoriye giriyor. Watt’ın yazısı, romanın doğuşu konusunda klasikleşmiş çözümlemeler içeriyor. Yazarın bu çözümlemelerinin kapsamlı olarak yer aldığı The Rise of the Novel adlı kitabının da Türkçeye çevrilmesi Türkiye’de romanın doğuşuyla ilgili çalışmalara katkıda bulunacaktır. Öte yandan, genel olarak anlatıyla ilgili kitaplar da son yıllarda çevrilmeye başlandı. Susana Onega ile José Angel García Landa’nın Anlatıbilime Giriş adlı kitabı, anlatıların yapısına ilişkin temel kavramları öğrenmek açısından yararlı bir kılavuz.

Roman türüyle ilgili kuramsal çalışmaların sıklıkla çevrilmesine karşın başta şiir olmak üzere diğer edebiyat türleri hakkındaki çevirilerin azlığı özellikle dikkat çekiyor. Biraz da bu boşluktan olsa gerek, birkaç eleştirmenin dışında Türkiye’de şiir eleştirisi kuramsal çerçeveden uzak, daha çok izlenimlere dayalı bir anlayışla sürdürülüyor. Örneğin, Paul de Man, Julia Kristeva ve Michael Riffaterre’in şiirle ilgili kuramsal yapıtları Türkçeye kazandırılabilse Türkiye’deki şiir eleştirisi de yeni bir boyut kazanabilir.

Edebiyat kuramlarıyla ilgili kitapların Türkçeye çevrilmesinde karşılaşılan en önemli sorun, çevirilerin niteliğinde ortaya çıkıyor. Kavram ve terimlerin Türkçeleştirilmesinin özellikle zor olduğu bu alanda başarılı çeviri yapabilmek üst düzeyde uzmanlık gerektiriyor. Geçtiğimiz yıllarda yapılan çevirilerde ciddî sorunlar yaşandı. Bazı yayınevleri çevrilen kitapları piyasadan toplamak zorunda kaldı. Bazı kitaplar ise “çevrilmiş” gibi görünüyorsa da bunları “okumak” olanaklı değildi. Bu konuda sevindirici bir gelişme, çevirisi yapılan ama önemli sorunları olan bazı kitapların yeniden çevrilmesiydi. Edebiyata kuramsal açıdan yaklaşan ilk yapıt sayılan Aristoteles’in Poetika’sı, ilk çevirisinden kırk yıl sonra Samih Rifat tarafından yeniden çevrildi. Terry Eagleton’ın Edebiyat Kuramı’nın çevirisi de 1990’daki ilk baskısından sonra Tuncay Birkan tarafından birçok sorunu giderilerek yeniden çevrildi ve 2004’te aynı yayınevi tarafından yayımlandı.

Son yıllarda edebiyat kuramlarıyla ilgili çevirilerin artmasının ardından oluşan en büyük beklenti, Türkiye’de kuramsal boyuta sahip eleştirel çalışmaların nicelik ve nitelik açısından doyurucu hâle gelmesidir. Ancak edebiyat alanındaki çalışmaların gelişmesi, diğer disiplinlerdeki çalışmalara da bağlı; çünkü günümüzde edebiyat eleştirisi diğer alanlarla alışveriş içinde olmak zorunda.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu