Taklid Yoluyla İman Sahih midir?

Taklid Yoluyla İman Sahih midir?
Taklid, bir şeyin delilini, doğruluğunu veya eğriliğini araştırmadan onu tasdik etmek ve yolunca gitmektir.

Taklid iki türlüdür, birisi güzel, diğeri kötüdür.

Taklidin güzel olanı, hak üzere giden, sözü doğru, özü doğru, işi doğru bir kimsenin peşine düşmek ve her ne derse tasdik etmektir. Hz. Peygamber’e (s.a.v) teslim olup her sözünü tasdik etmek bu kısma girer. Böyle bir taklidin sonu hayırdır, neticesi Allah rızası ve Cennet’tir. Çünkü, peşinden gidilen bu rehberin zerre yalanı yok; aldatması yok. Ona teslim olan selamet bulur; izinden giden Cennet’e girer. Çünkü O Allah’ın Habibi Muhammedü’l-Emin’dir (s.a.v).

İman, ibadet ve ahlakla ilgili meseleleri bize nakleden alimlere uymak ve onların söylediklerine göre amel etmek de güzel bir taklittir.

Bu manada, müslümanların çoğu tak-lid ehlidir; fakat işleri tehlikeli değildir. Çünkü önlerindeki imamların delilleri sağlam, niyetlleri halis, davetleri hak, içtihatları isabetlidir.

Şu halde bir kimse: “Ben Hz. Muhammed’in (s.a.v) öğrettiği gibi Allah’a iman ediyorum; kendisini peygamber olarak kabul ediyorum; onun iman ve amel konularında her söylediği gerçektir; daveti haktır.” dese, dine topluca iman etmiş olur. Ancak, bu kimse üzerine düşen farzları nasıl yapacağını öğrenmelidir. Günde beş vakit namazın farz olduğuna iman etmek, onu kılmak için yetmez; nasıl kılındığını öğrenmek de farzdır. Uymamız gereken diğer helal ve haramlar da böyledir.

iman konusunda işin temeli, inanılan şeylere kalbin teslim olması, gönlün huzurla saygı duymasıdır. Taklid yoluyla iman sahih olsa da, öyle kalmak doğru değildir. Önceden topluca kabul edilen iman esaslarını, sonra delil, araştırma, tefekkür ve müşahede yoluyla ileri derecede tanımaya çalışmalıdır. İmanı inkişaf ettirmeye, kalbi geliştirmeye, inanılan şeylerin gerçek halini anlamaya gayret göstermeli ve buna azmetmelidir. İman, “ihsan” derecesine çıkınca “yakin” ismini alır. Yakin, bir şeyi gözle görürcesine kabullenmek ve bilmektir. Kur’an’da zikredilen ve kainatta sergilenen iman ayetleri, bize yakini temin etmek içindir. Onları iyi okuyup taklitten kurtulmalı, yakine ulaşmalı, inandığımız şeyleri vicdanen içimizde hissederek doyumsuz manevi zevkleri tatmalıdır. İman, hayalde canlandırılan bir şeyi değil, ğaybı tasdik etmektir. Ğayb, mevcut olmayan değil, var olduğu halde alıştığımız şartlarda görülmeyen şeydir. Şunu hatırlatalım ki, baş gözüyle görülmeyen nice şeyler, gönül gözüyle görülebilir; kendisine şah damarından daha yakın olan Yüce Rabbini, akıl tam idrak edemese de kalb daha yakından tanıyıp sevebilir.

Arifler demişlerdir ki: Kalbin nurlanıp ğayb alemini müşahede etmesinde zikrin büyük bir tesir ve faydası vardır. Devamlı Allahu Teala’yı zikreden bir kalb ilahi sevgi ve nur ile öyle genişler ve öyle parlar ki, hiçbir şey ona perde olmaz, aksine her şey bir marifet ve muhabbet sebebi olur. Bunun yolu açıktır. Kur’an ve sünnet bizi buna davet ediyor. Demek ki o hale ulaşmak mümkündür.

Taklidin kötü olanı, haram, batıl, boş ve nahoş şeylerde başkasına uymaktır. Aslını araştırmadan, sonunu düşünmeden sağlam bir delile dayanmadan kabul edilen nice fikir ve gidişatlar vardır ki, sahiplerini Allah’tan uzaklaştırmış, ateşe yaklaştırmış ve pişman etmiştir. Böyle bir fikri veren anne baba da olsa, onlara uymak, her dediklerini yapmak haramdır. Bugün medeniyet diye taklit edilen bir çok şey, kalb için cinayettir. Her adımında biraz daha haktan uzaklaşmak, harama bulaşmak ve gerçek insani değerleri çiğnemek medeniyet olamaz. Bu halin adı medeniyet olsa bile, kendisi saadet değildir. Böyle bir davete uyulamaz; uyulsa da huzur bulunamaz.

Dr.Dilaver selvi
Ehl-i sünnet inancı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu