Ses Ve Işık Kirliliği Ve Korunma Yolları Nelerdir

Ses Ve Işık Kirliliği Ve Korunma Yolları

Ses Ve Işık Kirliliği Ve Korunma Yolları Konusunun içeriği ile ilgili Başlıklar

  1. Işık Kirliliğinin Nedenleri – Işık Kirliliğini Engellemenin Yolları,
  2. Çevre kirliliğine sebep olan etkenler ve çözüm yolları nelerdir,

Yanlış yerde, miktarda, yönde ve zamanda kullanılan ışığın neden olduğu geniş, ışıldayan ışık kubbesine Işık Kirliliği denir. Özellikle büyük şehirlerimiz tehlike sinyali veriyor.Işık kirliliğinin 4 ana kaynağı vardır:

1. Kamaşan Işık:

Kamaştırıcı ışığa yatay doğrultuda yayımlanan ışık neden olur.

Bu tür yayımlanan yatay ışık, kilometrelerce öteden görülebilir ve bizim karanlığa karşı adaptasyonumuzu azaltır. Kamaştırıcı ışık görüş mesafesini azaltarak sürücü ve yaya güvenliğini de tehlikeye sokar.

Kamaştırıcı ışığı, yüzeyi aydınlatan ışık kaynağının şiddetini azaltarak hafifletebiliriz. Aydınlatılan yüzeyle ışık kaynağı arasındaki açı da bir diğer önemli faktördür. Yatay doğrultuda yayımlanan ışık yere yakın, havanın yoğun olduğu yerlerde, toz parçalarının ve geniş hava moleküllerinin etkisiyle ışığın saçılmasına neden olarak havayı ışıldatır. Bu durumda şehir gözlemcisinin, gökyüzüyle yıldızlar arasındaki karşıtlık azaldığından, yıldızları görmek için hayal gücü kuvvetli olmalıdır!

2. Işık Taşması:

Işığın istenmeyen yere düşmesine ışık taşması denir. Tipik bir örnek olarak evlerimizin önünü ve arka bahçemizi aydınlatmakla yetinmeyerek, yatak odalarımızı bile aydınlatan cadde ışıkları verilebilir. Her ne kadar bazı ev sahiplerinin kendi mülklerini aydınlatma gereksinimleri azaldığı için bu iş hoşlarına gitse de, rahatsız edicidir.

3. Gökyüzü Işıldamaları :

Atmosferdeki atom ve diğer taneciklerin bir sonucudur, fakat bu zayıf, doğal ışık atmosferdeki toz parçacıklarının ve gaz moleküllerinin ışığı saçmasıyla güçlenmektedir.

Kar, gökyüzü ışıldamalarının %80’ini doğrudan gökyüzüne yansıttığı için bu olay mevsimlik bir olay olarak nitelendirilebilir. Şehirlerde doğrudan gökyüzüne yönlendirilmiş ışık kaynakları ile gökyüzü ışıldamaları birleşince, ışık kubbesinin parlaklığı ve menzili büyük oranda artar.

4. Aşırı Miktarda Işık:

Belli bir işin yapılması için gereken aydınlatma miktarını aşan ışıktır. Fazla ışık her zaman iyi aydınlatma demek değildir.

Işık Kirliliğinin Hızlı Büyümesinin Sebepleri

•Park, bahçe ve spor alanlarının aydınlatılmasında, estetik olduğu düşüncesiyle küresel lambaların kullanılması.
•Işığın suçu engellediğine dair inanış.
•Güçlü ışığın iyi aydınlattığına dair inanış.
•Sosyal yaşamın geceye kayması.
•Binaların iç aydınlatmasından taşan ışıklar.
•Turistlik tesislerin ve binaların dış cephe aydınlatmaları.
•Işıklı reklam ve ilan panoları.

Umursamazlık ve Gereksiz Aydınlatmanın Kurbanları

Yapılan bir araştırmaya göre kötü aydınlatmadan dolayı enerji kaybının neden olduğu zarar ABD’de her yıl 1-2 milyar dolardır. Bu değer Türkiye için yaklaşık 10 milyon dolardır.

Ayrıca kötü aydınlatma yüzünden bilimsel yönden de nitelikli gözlemler yapılamamaktadır. Hatta bir çok gözlemevi bu nedenle kapatılmaktadır.

Doğal hayat da kötü aydınlatmadan kendi payını almaktadır. Özellikle göçmen kuşlar, kötü hava koşullarında alçaktan uçarlarken, gökdelen ve deniz fenerleri gibi yüksek yapıların çekici ışıklarına kapılarak, etraflarında yorulup düşene kadar dönerler ya da doğrudan bu yapılara çarparak can verirler.

Denize ulaşmak için deniz ile kara arasındaki aydınlık farkını kullanan kaplumbağalar da ışık kirliliği sayesinde denize bir daha dönemeyerek hayatlarından olmaktadırlar.

Avustralya’da yapılan bir araştırmaya göre de mercanlar, üzerlerine düşen aşırı ışık yüzünden kendilerine renklerini veren mikroskobik bitkileri reddetmekte, beyazlaşmaktadırlar.

Işık kirliliği ve deniz kaplumbağaları; Deniz kaplumbağaları ışık kirliliğinden nasıl etkilenirler?

Karettalar yumurtlamak için gece sahile çıktıklarında, kumsalda insanlar ateş yakmış ise, kumsala ışıklar vuruyor ise bu durumdan rahatsız olup, yumurtlayamazlar ve denize geri dönerler. Yavrular ise yumurtadan çıktıktan sonra ışık kirliliği nedeni ile yollarını şaşırırlar ve ölürler.

Doğru Aydınlatma

Gökbiliminde, gece gökyüzünün karanlık olması bir zorunluluktur. Yapay ışıklandırma gece gökyüzünün arka alanını parlatma eğilimindedir. Bu yapay parlaklık gökyüzünün görünümünü bozar. Birçok insan ilginç gökcisimleri bir yana, Samanyolu’nu bile görememiştir. Gece dış aydınlatmada kullanılacak lambalar bu bakımdan çok önemlidir.

Çevreye en az zararla işini iyi yapan aydınlatmaya doğru aydınlatma denir. İyi aydınlatmada göz kamaştırıcı lambayı göremezsiniz; yalnızca aydınlatılan alanı görürsünüz. Gereksiz ve aşırı güç kaynakları kullanılmadığından iyi aydınlatmada gözü alan bir parlaklık oluşmaz. Böylece kentlerde ışık kirliliği de mümkün olan en az seviyede yaşanır.

Alınabilecek Önlemler

•Park ve bahçelerde dekoratif amaçlı kullanılan küre tipi armatürler yerine, bulundukları yatay düzlemin üst tarafına ışık saçmayan, perdeli aydınlatma lambaları kullanmalıyız.
•Bina dış cephe, reklam ve ilan panolarının aydınlatılması yukarıdan aşağıya doğru yapılmalı.
•Bazı park alanlarında çok kısa direklerin üzerinde çok yoğun ışıklı projektörler kullanılmaktadır. Bu tip projektörler en az 15 m yükseklikteki direkler üzerinde uygun açılarla yönlendirilerek kullanılmalı.
•İki yanında binaların bulunduğu cadde ve sokaklarda enine çelik halat askı sistemine takılan ve sadece yola ışık gönderen armatürler kullanılmalı.
•Güvenlik amaçlı aydınlatmalarda harekete duyarlı, kendini otomatik olarak açan sistemler kullanmalıyız. Bu sistemler elle de kullanılabilmektedir. Böylece enerji giderimizi azalttığımız gibi ışığın caydırıcı etkisinden yararlanabiliriz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki göğü aydınlatma, suç işlemeyi engellemiyor. Suçun nedeni ışık ya da karanlık değildir. Suçlular gökte aranmamalıdır!
•TSE standartlarını yeniden belirleyerek üretilecek yeni lamba ve armatürlere uygulamalıyız.
•Hangi çeşit lambaların nerelerde kullanılacağını kurallara bağlayarak, yasal önlemler almalıyız.
•Vitrin aydınlatmalarında zamanlayıcılar kullanmalıyız, ışık kaynakları gece 11’den sonra otomatik olarak kapanabilmeli.
•Gözlemevlerimizin bulunduğu bölgelerde ışık kirliliğine karşı belli bir koruma alanı belirleyerek bu bölgeler için daha sıkı yasa ve yönetmelikler uygulamalıyız. Örneğin Arizona’daki Kitt Peak Ulusal Gözlemevi’nin ise 35 millik yarıçapa sahip bir çember koruma alanı bulunmakta.
•Renk ayrımının önemsiz olduğu yerlerde düşük basınçlı sodyum lambalarını tercih etmeliyiz.

Neden Düşük Basınçlı Sodyum Lambası ?

Çünkü;

•En verimli ışık kaynakları düşük basınçlı sodyum lambalarıdır.
•Harcanan enerji başına en az 3 kat daha fazla ışık üretirler. Böylece %30’un üzerinde enerji tasarrufu mümkündür.
•Yüksek basınçlı sodyum lambaları gibi soluk ve bulanık ışık vermezler.
•Düşük basınçlı sodyum buharlı lambanın ışık rengi altın sarısı olup, tek renkli bir ışınlamadır. Bu nedenle saçılan ışıklar tek bir filtre ile elimine edilebildiğinden, astronomik gözlem koşulları açısından da en iyi lamba grubu düşük basınçlı sodyum lambalardır.

Kayıplarımız

Amatör gökbilimciler dahil çoğu kişi gece gökyüzünün doğal halinin ve neler kaybettiğimizin farkındadırlar.

Işık kirliliği kentleşmenin kaçınılmaz bir sonucu değildir. Elbette caddeleri, sokakları, evlerimizin çevresini aydınlatacağız. Gökbilimciler de herkes gibi nitelikli aydınlatmaya ihtiyaç duyarlar. Sorun aydınlatmada değil, kötü ve savurgan aydınlatmadadır. Savurgan aydınlatma boşa giden enerji, boşa giden yakıt kaynakları, boşa giden vergiler ve boşa giden karanlık gökyüzüdür. Ayrıca boşa giden enerji üretilirken çevre kirliliği de yapmaktadır.

Oysa kötü aydınlatmadan dolayı israf edilen paranın yüzde biri bile toplumu ışık kirliliğine karşı bilinçlendirmeye ayrılsa sorunun büyük bir kısmı çözülmüş olacaktır. Toplumu bilinçlendirmenin önemini fark eden Yunanistan ve Macaristan’da ilk ve orta öğretim öğrencilerine ve öğretmenlerine konunun önemini öğretmek, bilinçli ve duyarlı bir toplum yetiştirmek amaçlı çalışmalar devam etmektedir.

Günümüzde birçok ülke ışık kirliliğini sınırlandırmak için yasal düzenlemeler yapma yoluna gitmektedir. Bu amaçla büyük gözlemevlerinin bulunduğu Kanarya adaları, ABD’deki Arizona, Maine ve Texas eyaletleri özel yasalarla koruma altına alınmıştır. Bunların amacı, ışığın nerede lazımsa orada kullanılması, gece güvenliğinin ve iyi görme koşullarının sağlanması, gökyüzünün karanlık kalması ve böylece enerjiden tasarruf edilmesidir.

Türkiye’de ışık kirliliğine karşı böyle bir uygulama şimdilik yok. Ama 1988 yılında kurulan Işık Kirliliği Çalışma Grubu çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürmektedir. Çalışmaların özellikle yoğunlaştığı kent Antalya’dır.

Türkiye’nin en büyük gözlemevi, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) için 1979-1986 yıllarını kapsayan yer seçimi çalışması sonunda, 2500 m yüksekliğindeki Antalya- Bakırlıtepe’de karar kılındığı zaman ışık kirliliğinden etkilenmeyen TUG, bugün genişleyen Antalya’nın ışıklarını doğrudan görmektedir. Bunun sonucu olarak da Bakılıtepe’den bakıldığında gök parlaklığı, doğal gök parlaklığına göre %27 daha fazladır.

Doğru aydınlatmayla ışık kirliliğinin üstesinden gelinebilir. Fakat bir önlem alınmaz ve yerel yönetimler bu konuda duyarsız kalırlarsa, şehir çocuklarının çoğunun gece gökyüzünde ufuktan ufka uzanan Samanyolu’nu görme şansı olmayacaktır.

Çevre kirliliğine sebep olan etkenler ve çözüm yolları nelerdir

Çevre ve Sağlığımız:Bütün canlıların uyum içinde yaşadıkları alana doğal çevre denir. Tabiattaki bütün canlılar çevremizdeki diğer varlıklarla uyum içinde hayatlarını devam ettirirler. Canlılar ile canlı varlıklar arasında canlılar ile cansız varlıklar arasında bir madde alış-verişi ilişkisi ve uyumu mevcuttur.
Örneğin,ormanlarda tüm bitki,hayvan ve mikroskobik canlılar uyum içinde yaşar.Çevreyi oluşturan canlı halkalardan birinin yok olması,diğer canlıların olumsuz etkilenmesine neden olur.(Besin zinciri)
Örneğin,ormanların yok olmasının çevreye çeşitli etkileri vardır;
* Ormanda yaşayan canlı türleri yok olur.
* Hava kirliliği artar.
* Yağışlar azalır.
* Erezyon artar.
İnsanların Çevreye Etkileri
Kullandığımız yakıtlardan kül ve zehirli gaz gibi atıklar açığa çıkar. Baca ve egzozlardan çıkan zehirli gazların birleşmesi sonucu asit yağmurları oluşur.
Asit yağmurları temas ettiği bitki örtüsünün yok olmasına,insanlarda deri ve akciğer hastalıklarına neden olur. Çevre kirliliğini azaltmak için yüksek kalorili,kül ve zehirli gaz çıkışı az olan yakıtlar kullanılmalıdır.(doğal gaz,taş kömürü…)Deniz kazaları ile denize dökülen petrol,su üzerine yayılır. Su üzerine yayılan petrol kısa sürede temizlenmediğinde suyun güneş ışığı ve hava ile temasının kesilmesine neden olur. Bu olay suda yaşayan canlıları olumsuz etkiler.

Atık Çeşitleri
Çevreye atılan ve doğal dengeyi bozan zararlı maddelere atık denir.
Kağıt,bitki kalıntıları,sofra artığı,hayvan leşleri ve doğal gübre gibi organik (canlı kökenli) atıklar mikroorganizmalar tarafından parçalanarak yeniden tabiata kazandırılır. Fakat bu atıklar,çevreye atıldığında mikropların üremesine de uygun ortam oluşur.
Cam şişe,teneke kutu,petrol,plastik,pet şişe,deterjan,tarım ilacı ve pil gibi maddeler tabiatta kalıcı kirliliğe neden olur.
Kalıcı kirliliğe neden olan atık maddelerin rasgele çevreye atılmaması ve sanayide yeniden kullanımı sağlanmalıdır. Cam,kağıt,teneke,pil ve plastik sanayide yeniden kullanılır.
Kirlilikten Etkilenenler

Su
Hava
Toprak

Kirleten Kaynaklar

Zehirli Maddeler
Radyoaktif Maddeler
Petrol Ve Petrol Ürünleri
Evsel Ve Kentsel Atıklar
Endüstriyel Atıklar
Gürültü

1-) Suyun Canlılar İçin Önemi
Canlıların hayatlarını devam ettirebilmeleri için suya ihtiyaçları vardır. Hücrenin büyük bir bölümü (2/3) sudan meydana gelmiştir. Hücrede meydana gelen biyokimyasal olaylar için su gereklidir. Ayrıca dünyanın ¾ ü suyla kaplıdır. Bu suların ancak %0,003 ü içilecek niteliktedir. İçilecek su kaynakları,yer yüzü suları/baraj,göl,gölet) ve yer altı suları (kaynar,artezyenler)dır.

Su Kirliliğinin Sebepleri

Endüstriyel kuruluşlarca bırakılan artıklar (petrol, boya, deterjan, ağır metaller, kanalizasyon…)
Tarımda kullanılan zehirler ve fazla kullanılan gübreler
Hayvansal ve evsel artıklar
Sulara bırakılan kurşun,civa
Lağımların sulara karışması

Su Kirliliğinin Önlenmesi

Arıtma tesisleri kurulmalı ve özenle işletilmeli
Belirli yerlerde nüfus artışının önüne geçilmeli
İnsanlar bilinçlendirilmeli
Su kaynaklarının korunması için iyi politikalar geliştirilmeli,plan ve programlar yapılmalı
Hava ve toprak kirliliğine sebep olan faktörler ortadan kaldırılmalıdır

2-) Havanın Canlılar İçin Önemi
Hava,canlılar için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Özellikle havada bulunan oksijen canlılarda besinlerin yıkımında rol oynadığından çok önemlidir.
Havada bulunan gazların;

%78 i Azot
%21 i Oksijen
%1 i Diğer gazlardan oluşur.

Hava Kirliliği Ve İnsan Sağlığına Etkileri

Hava kirliliğine sebep olan etkenler şunlardır;
Sanayiden çevreye bırakılan gazlar
Araçların egzosundan çıkan gazlar
Fosil yakıtlardan (petrol,kömür vs.)çıkan gazlar
Fosil yakıtların yanması sonucu ortaya çıkan karbondioksit, azot oksitleri,kükürt oksitleri asit yağmurlarına neden olur.
Hava kirliliğinin zararları bitki,hayvan ve insanlara daha fazladır.

İnsanlarda hava kirliliği;

Solunum yolu rahatsızlıkları
Astım-bronşite
Vücudun savunma mekanizmasının zayıflamasına neden olur.

Hava Krililiğinin Önlenmesi İçin Neler Yapılabilir?

Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı. Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb. enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir.Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Böylece otomobil egzoslarının neden oılduğu kirlilik azaltılabilir.
Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir.
Yeşil alanlar arttırılmalı, orman yangınları önlenmelidir.
Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmalıdır.

Toprağın Canlılar İçin Önemi
Yeryüzünün en üst tabakasını oluşturan örtüye toprak denir. Toprak tüm canlıların besin ve hayat kaynağıdır. Bitkiler;insan ve hayvanların,toprakta bitkilerin besin kaynağıdır. Çünkü bitkiler ihtiyaç duyduğu inorganik besin ve suyu topraktan alırlar. Toprağın canlılara sağladığı faydalardan biri de yer altı sularının süzülerek canlıların kullanabileceği hale getirilmesidir.(doğal arıtma)

Toprak Kirliliği

Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler;
Ev, iş yeri ve hastahane atıkları,
Radyoaktif atıklar
Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları,
Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb. kullanılması.
Tarımda gereksiz yere ya da aşırı hormon kullanımı
Suların kirlenmesi. Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirliliği de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur.

Toprak Kirliliğinin Önlenmesi İçin Neler Yapılabilir?

Toprak kirliliğinin önlenmesi için yapılabilecek bazı şeyler şunlardır;

Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı yeşil alanlar arttırılmalıdır.
Ev ve sanayi atıkları toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır.
Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kullanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir.
Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılmalıdır.

Ses Kirliliği
Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de ses kirliliğidir. Gürültü de denilen ses kirliliği, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen sesler ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir. Ses kirliliğinin yaratan önemli etmenler;

Sanayileşme
Plansız kentleşme
Hızlı nüfus artışı
Ekonomik yetersizlikler
İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olmasıdır.

Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır. Bu etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

İşitme sistemine etkileri: Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit etki yapar. Ses kirliliğinin geçici etkisi, duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar şeklinde olur. Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur.
Fizyolojik etkileri: İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir. Ani olarak oluşan gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda), solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır. Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır.
Psikolojik etkileri: Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve tedirgin olmaktadır. Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürebilmektedir.
İş yapabilme yeteneğine etkileri: Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde performansı düşürücü etkiler yapar. Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır.

Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan “Gürültü kontrol yönetmeliği” uygulanmaktadır. Ancak yönetmeleğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir.

Ses Kirliliğinin Önlenmesi İçin Neler Yapılabilir?

* Ses kirliliği aşağıdaki uygulamalarla önlenebilir;
* Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır.
* Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar(ısıcam gibi) kullanılmalıdır.
* Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir.
* Gürültü yapan kuruluşlar şehirlerin dışında kurulmalıdır.

Radrasyon

Radyoaktif element denilen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta,ve gama ışınlarına radrasyon denir. Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur. Çok yoğun olmayan radrasyon, canlının bazı özelliklerinin değişmesine neden olurken yoğun radrasyon, canlının ölümüne neden olabilir. Örneğin; 1945’te Japonya’ya atılan atom bombasın, atıldıktan sonra 7 gün içinde, vücutlarının tamamı 10 saniye radrasyon almış insanların %90’ı hiçbir yara ve yanık izi olmadan öldü. 26 Nisan 1986’da Çernobil’deki nükleer kazanın; ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları kan kanseri, sakat doğumlar gibi olumsuz etkileri oldu.
Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radrasyon, canlının vücut hücrelerini etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara ,anormalliklere, üreme hücrelerini etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur. Uzun süre radrasyon etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir;

Radrasyonun Etkileri

Kanser oluşması
Ömrün kısalması
Katarakt oluşması,

Radrasyonun Önlenmesi İçin Neler Yapılabilir?

Özel giysiler(kurşun önlük,özel maske)kullanılmalıdır.
Radrasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radrasyonlu ortam terk edilmelidir.
Radrasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmalıdır

2 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu