Salih amel nedir, hadis örnekleri verir misiniz?

Salih amel nedir, hadis örnekleri verir misiniz?

“Amel”, iş manasına gelir. “Salih” ise, elverişli, yararlı, yarayışlı demektir. Dolayısıyla amel-i Salih; kişiye ahret saadetini sağlamaya, Allah’ın rızasını kazanmaya elverişli olan, Allah katında bir değer ifade eden davranışlardır.

İmanı kuvvetlendiren, sağlamlaştıran, onu çepeçevre sararak koruyan Salih amellerdir. Amel-i Salih Kur’an-ı Kerim’de doksan küsur yerde doğrudan doğruya veya dolayı olarak emredilmiştir. Salih amelden söz eden ayetler genellikle, önce imana değinerek başlarlar. Bunların hep “İman edip Salih amel isleyenler…” şeklinde oldukları görülmektedir. Bu da iman ile amelin, bir bütünün ayrılmaz parçaları olduğunu ortaya koyar. İman olmadan güzel davranışların hiçbir önemi olmadığı gibi, Salih amel olmadan da kuru bir imanın tadı yoktur.

Bir müslümanın imanını Salih amellerle bütünleştirmesi, dünya ve ahret hayatına bağlı olarak bütün davranışlarını güzelleştirmesi gerekir. İslam’ın müminlerden istediği iman ve Salih amel budur. Nitekim Cenabı-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de kurtuluşa erebilecek kimseleri şöyle tanıtıyor: (Asr/1-3)- Asra andolsun ki. İnsan mutlak hüsrandadır. Ancak iman edenler, iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı ve sabrı öğütleyenler bunun dışındadır.

Bu ayetten anladığımız kadarıyla , ancak Allah’ın razı olduğu ve istediği şekilde iman eden, bu imana uygun Salih amel işleyen, insanlara Allah’ın dinini eksiksiz bir şekilde Allah rızası için tebliğ eden Allah’ın emirlerini yerine getiren, yasaklarından kaçınan ve Allah yolunda başlarına gelen eziyetlere Allah için direnip sabredenler bu hüsranın dışındadırlar. Onlar Allah’ın vereceği cennet nimetleriyle edebi mutluluk içerensindedirler. Ancak Allah’ın birliğine iman edip onu birleyenler, onun emirlerini tutup yasaklarından kaçınarak Salih ameller işleyenler, birbirlerine, Allah’ın gönderdiği emirlerini yerine getirmenin gerekliliğini tasfiye edenler, yine birbirlerine, Allah’a itaatte sabretmeyi tasfiye edenler bu hüsrana uğrayanların dışındadır. Demek ki yegâne kurtuluş yolu imandır. İyi iş yapmaktır, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmektir. (Beyine/7)”İnanıp ve iyi işler yapanlar da halkın en hayırlılarıdır.” Bu ayet ise tartışma ve münakaşa götürmez derecede kesin bir hükümdür. Fakat bunun şartı da aynı biçimde herhangi bir kapalılığa ve demagojiye yer olmayacak biçimde açıktır. Bu şart “iman”dır. Yoksa sırf İslam olduğunu iddia eden, bir yeryüzü parçasında ya da Müslümanlardan olduğunu ileri süren bir evde dünyaya gelmiş olmak ya da avurdunu doldura ben de Müslümanım diyerek sadece sözde kalan bir iddia değildir. Hayat sahnesinde izlerini gösteren ve insanı “İyi işler yapanlar” zümresine katan “iman”dır. Yoksa dudakların ötesine geçemeyen kuru bir iddia değildir. İyi işler, yüce Allah’ın yapılmasını emrettiği, ibadet, ahlak, çalışma ve davranışlardır. Bunların tümünün başında da yüce Allah’ın şeriatını yeryüzünde hâkim kılmak ve insanlar arasında da Allah’ın koyduğu yasalara göre hüküm vermek gelir. Kim böyle olursa İşte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar. “Onların Rabbleri katındaki mükâfatı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir.”
Asr ve beyyine Ayetleri’nden anlaşıldığı gibi imanın yanında mutlaka Salih amel gerekir. Bu da İslâm’ın bütün emir ve yasaklarının yeryüzünde uygulanması, insanların hayatına hâkim kılınması için gereken amelî ve sözlü tebliğdir. Allah’ın emirlerini uygulayıp, bunları kendi nefislerinde yaşayarak toplumda yerleşmesi için çalışmak amel-i salihtir. En hayırlı yaratık olmanın şartı budur. Kur’an-ı Kerim’de Salih amel’den söz eden bütün ayetlerde hemen önce imandan söz edilmektedir.
(nahl/97) İman etmiş olan hangi erkek ya da kadın, eğer iyi amel işlerse, ona dünyada mutlu bir hayat yaşatırız, böylelerini ahirette de yaptıkları iyiliklerin en güzel karşılığı ile mükâfatlandırırız.
İman ile birlikte iyi işler yapmanın karşılığı, bu yeryüzünde güzel bir hayat yaşamaktır. Bu hayatın ille de bolluk, bereket ve mali servet ile olması şart değildir. Bu imkânlarla güzel bir hayat yaşanabileceği gibi, bunlar olmadan da güzel bir hayat yaşanabilir. Hayatta, yaşamı güzelleştiren malın dışında pek çok’ şeyler de vardır ki, bunlar da güzel bir yaşam için yeterlidir. Allah’a bağlanmak, O’na güvenmek, O’nun koruması, muhafazası ve rızasına bütünüyle bağlanmak, güzel bir hayatın bazı şartları içinde yer alır. Aynı şekilde sağlık, huzur, hoşnutluk, bereket, aile yuvasının huzuru ve kalplerin sevgisi de bunlar arasında yer alır. Yapılan güzel işlere sevinmek bunun vicdanlardaki etkileri ve hayattaki etkileri de hayatı güzelleştiren etkenler arasındadır. Mal ise, bu güzel hayata etki eden unsurlardan sadece bir tanesidir. Kalp Allah katındaki daha önemli daha temiz ve daha kalıcı şeylere bağlandığında, bu dünya malının az bir miktarı onun için yeterli olacaktır.
Amel-i Salih ister istemez ihlâsı çağrıştırır, işin Salih olması ancak Allah rızasının mutlaka gözetilmesi ile gerçekleşir. Amel, Allah rızası için olacak ve insan bu amelinin karşılığını yalnız Allah’tan isteyip yalnız ondan bekleyecektir. İnsanların hoşnutluğunu ve beğenisini kazanmak için yapılan ameller asla amel-i Salih değildir. Zira buradaki niyet bozukluğu insanı ihlâssızlığa ve riyaya götürür. Riya ile yapılan amellere ise Cenâb-ı Hak iltifat etmez ve karşılığını da vermez.

Amel-i Salih, Allah’ın rızası gözetilerek yapılmış bir amel olursa kişinin duasının kabul olunmasına sebep ve vesile olabilir. İnsan sıkıntı anlarında daha önceden yapmış olduğu Salih bir amelden dolayı Allah’ın izniyle sıkıntıdan kurtulabilir.

Bu hususta müttefekun aleyh olarak nakledilen hadis meşhurdur. Pek uzun olan bu hadiste kısaca şu olay anlatılır: “Üç kişi yağmurdan korunmak için bir mağaraya girerler ve mağaranın ağzına bir taş yuvarlanıp mağaranın kapısı kapanır. Duadan başka çareleri yoktur. Onlardan birisi anne-babasına hürmette en ufak bir kusurda bulunmadığını, diğeri çalıştırdığı işçinin hakkına son derece riayet ettiğini ve kendi uhdesinde kalmış olan işçinin hakkını yine onun namına çalıştırıp büyük bir meblağ:olarak yıllar sonra ona verdiğini, öbürü ise her türlü imkân ve uygun bir ortam mevcut olduğu hâlde zina etmediğini, bütün bunları da sadece Allah rızası için yaptıklarını söyleyerek o sıkıntının giderilmesini dilerler. Sonunda Allah’ın izniyle taş yuvarlanır gider ve onlar da kurtulur” (Buhârî, Edeb, 5; Müslim, Zikir, 100). Burada bizler için ibretler mevcuttur: Kişi sıkıntıya düşebilir. O anlarda Allah’a dua ederken zikretmesi gereken amel-i salihi bulunmalı, o güne kadar kişi, amel defterine bu türden ameller kaydettirmelidir. İhlâsla yapılan amel, inciye benzer. Ne kadar küçük olursa olsun o yine de çok kıymetlidir.

Allah, kendisine ulaşmamız için vesileler aramamızı emreder (el-Mâide, 5/35). “Vesile” kelimesinin akla getirdiği mana ise Allah’ı razı edecek amel vb. dir. (İbn Kesîr, Tefsir, II, 563).

Bu arada hayırlı evlat da amel-i Salih cümlesinden sayılmıştır. Hayırlı evlat yetiştirmek zamanımızda Müslümanlar için hayli önem arz eden bir meseledir. Resulullah (s.a.s.): “İnsan ölünce ameli kesilir (amel defteri kapanır). Ancak üç şey müstesna (onlar yazılmaya devam eder): Sadakayı cariye (insanların uzun zaman istifade ettiği çeşme, yol, köprü, hastane, cami…), insanların faydalandığı ilim, kendisine duacı olan Salih evlat” buyurmuştur (Ebû Davut, Vesâyâ; 14; İbn Mâce, Mukaddime; 20). Evlâtların, amel-i Salih olacak şekilde yetiştirilip ardımızdan bizlere hayır dua eder bırakılması önemli görevlerimizdendir.

Bunun aksine, makbûl olmayan çocuklara “amel-i gayr-i Salih” denilmiştir. Hz. Nuh (a.s.), kendisine isyan edip gemiye binmediği için sularda boğulan oğlunu tufandan sonra yeniden Allah’tan isteyince Allah’u Teâlâ cevaben “Ey Nûh, o, senin ailenden değildir. Çünkü o, amel-i gayri Salih (Salih olmayan bir amel-sahibidir…” (Hûd, 11/46) buyurdu.

. (Fussilet\33) İnsanları Allah’a çağıran, iyi iş yapan ve “Ben Müslümanlardanım ” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? Şu halde yeryüzünde söylenen en güzel söz Allah’ın dinine davet amacı ile sarf edilen sözlerdir. Bunlar güzel sözlerin başında gökyüzüne yükselirler. Ancak sözleri doğrulayan Salih amelle birlikte; insanın kendi kişiliğine yer vermediği Allah’a bütünüyle teslim olma durumu ile birlikte… Bu durumda davet tamamen Allah’a özgü kılınmış olur ve davetçinin açıkça Bundan sonra davetçinin sözleri itirazla, terbiyesizlikle ve inkârda inatlaşma ile karşılanırsa bunda onun için bir sorumluluk yoktur. Çünkü o, insanlara iyilik anlatıp duyurmaktan başka bir etkinliği olamaz.
– Buhari ile Müsüm’in birlikte rivayet ettiğine göre, sahabelerden Ibni Mes’ûd (R.A.) söyle diyor;

«Bir gün Peygamber (S.A.S.)´imize Allah (C.C.) katında en sevimli emel hangisidir?» diye sordum; «Vaktinde kılınan namaz» diye cevap buyurdular. «Ondan sonra hangisi gelir?» diye sordum: «Ana – babaya iyilik etmek» diye buyurdular. «Ondan sonra hangisi gelir?» diye sordum; «Allah (C.C.) yolunda cihâd etmektir» diye cevap buyurdular.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu