Kibirlilik nedir?

Kibirlilik nedir?

Kibir

Kibir, kendini beğenmek,kendi­ni başkalarından üstün görmektir.
Büyüklenme ve azamet de. aynı an­lamda kullanılmaktadır. Kendini be­ğenen kimseye de mağmr ve mütekebbir denir.

İnsanlar, bilindiği gibi, iyilikleri olduğu kadar, kötülükleri de işleme­ye yatkın olarak yaratılmıştır. Benlik­lerinde, kin, haset, kıskançlık gibi dince yasaklanmış nice kötülükleri barındırırlar. Kibir de bunlardan bi­ridir. Bütün kötülükler arasında, ben-lendiğimizin, ruhumuzun ilk olarak arındırılması gereken kötülük kibir­dir. Şeytanın, Allah’ın emrine rağmen Hz. Adem’e secde etmemesinin sebebi kibirdir. Kibir, şeytanın en önemli sı­fatıdır. İnsan, işlediği veya kişiliğin­de mevcut her kötülük için bir gerek­çe ileri sürebilir. Fakat kibirin gerek­çesi olamaz. Niçin kibir? Kime karşı kibir? Bunun mantıklı bir cevabı yok­tur

Kibirlenen kimse, niçin kibirlenir? Genellikle başkalarından farklı olarak sahip olduğu bir ayrıcalıktan dolayı kibirlenir. Ya çok güzeldir, ya çok bil­gilidir, ya önemli bir mevki sahibidir, vb… Halbuki, düşünülürse bütün bu ayrıcalıkların daha üstününe sahip olan her zaman bulunabilir. Bunu ki­birlenen de bilir ve kabul eder. Kişi, kendisi için kibir nedeni olan şeyin da­ha üstününün başkalarında bulundu­ğuna inandıktan sonra niçin kibirlen­men? Üstelik kibir nedeni olan şeyle­rin çoğu gelici-geçicidir. Söz gelişi, gü­zellik belirli bir yaşa kadar sürer. On­dan sonra insan sanki güzel bir çağı, bir dönemi olmamışa döner. Ataları­mız, “Yüz güzelliği, hamamdan eve (kısa sürer, geçicidir), öz güzelliği Urum’dan, Şam’a” demişlerdir.
Zenginlik ve sertvet için de durum farklı değildir. İş ve ticaret hayatın­da yanlış bir adım, bir dikkatsizlik, beklenmedik bir olay, insanın bütün mal ve mülkünü yitirmesine sebep olabilmektedir. Bir şair, şu dizeleriy­le buna işaret etmiştir:

“Güzelliğinle övünme, / bir sivilce yok eder, / Servetinle övünme, / Bir kıvılcım kül eder.”
Kişinin sahip olduğu ayrıcalıkla­rın bir an için kendinden başkaların­da bulunmadığını varsaysak bile, İs-lami anlayışta Cenab-ı Hak, sonsuz güzelliklerin, üstünlüklerin sahibi de­ğil midir? özetle, akıl ve izan dahi­linde konuya bakınca, kibirlenmenin açıklamasını yapmak mümkün değil­dir. Bunun için, yüce İslam dini, ki­bir ve azameti yasaklamış, haram kıl­mıştır.

“Küçümseyerek, insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğen­miş, övüngen kimseleri asla sevmez.”

“Yeryüzünde böbürlenerek (büyüklenerek) dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri göçer-tebilir, ne de dağlarla ululuk yarışma girebilirsin” (2) anlamındaki ayetler, kibiri yasaklayan ayetlerden ikisidir.

Kendini beğenenleri, büyüklenenleri Rabbimiz sevmez de, insanlar se­ver mi?

Kendini beğenenlerden bırakın ya­bancıyı, en yakınları bile hoşlanmaz. Onunla birlikte olmak istemez. Çün­kü kibirli kimse, aynı zamanda ben­cildir. Her güzel şeyi kendine layık gö­rür. Hep saygı görmek ister. Her yap­tığının beğenilmesini bekler. En kö­tüsü de, hata kabul etmez. Bütün bunlar, diğer insanlar için tahammül edilecek şeyler değildir. Bunun için en yakınları dahi, kendini beğenmiş kim­se ile arasında bir mesafe bırakır. Mağrur, kimselere ancak riyakârlık­la katlanılabilir. Tarih boyunca hep böyle olmuştur. Kendini beğenen hiç kimse, hiçbir zaman yürekten, sami­mi olarak sevilmemiştir.

İmam Gazali, kibri üçe ayırıyor:

1) Allahü Teâlâya karşı kibir.
Nemrud’un Firavun’un kibirleri
böyledir. Bunlar, kendilerini tanrı saymışlar, kul olduklarını reddetmişlerdir.

2) Peygamberlere karşı kibir,
Peygamberimiz Hz. Muham-med’e karşı Kureyş putperestlerinin tutumu buna örnektir. “Biz, bizim gi­bi bir insanın emrine uymayız, niçin meşhur biri değil de, bir yetim bey-gamber olarak gönderildi” dediler.

3) Kulun, kula karşı kibri.
Bizim üzerinde durduğumuz kibir, budur.

Kulun, kulu küçümsemesi, ona yukardan bakması kadar anlamsız bir şey yoktur.
Hz. Ali, “İnsanlar, yaradılış ba­kımından birbirine denktir. Babaları Adem, anneleri Havva’dır. Eğer asıl-larındaki bir şerefle övünüyorlarsa, su ve toprak ile övünüyorlar demektir. Zira insanın evveli bir damla su, so­nu ise toprak olmaktır” diyor.

Bizim dinimizde kimsenin kimse­ye üstünlüğü kabul edilmemiştir. Pa­ra, güzellik, soyluluk gibi hiçbir şey de üstünlük sebebi olarak değerlendi­rilmez. Dinimizin bu konuda koydu­ğu tek ölçü şudur: Kim Allah’a en çok bağlı ise, o en üstündür.

Din açısından kibrin en kötü ya­nı, imanı gölgelemesidir. Peygambe­rimizin “kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse, cennete giremez” (3) buyurmuştur.

Şeyhülislam Yahya
1) Lokman Suresi, ayet 18
2) Isra Suresi, ayet 17
3) Müslim, İman 147

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu